Monday, November 9, 2009

i heart ny

eskiden olsa derdim ki tatilde tarihi ve kulturel zenginliklere sahit olmak beni heyecanlandirir, iste avrupa'nin o duzeni, yesilligi ve sakinligi mutlu eder falan da filan. yine tekrar tekrar gitsem cok mutlu olacagim avrupa sehirleri, gormedigim ama cok ovuldugunu duydugum ve fakat simdilik icimde herhangi bir merak istegi olusturmayan yerler ya da arkadaslarimin yasadigi sinirsiz konaklama hakkina sahip oldugum ulkeler var tabi. iki gun sonra schengen'im gelince gitmeyecek miyim bir yerlere? tabi ki evet. ama ozellikle son gezimden sonra anladim ki gitmeden dunyanin en fantastik katedralini gorecek olmak heyecan vermiyor artik, onunde big'in limuzininin icinde bekledigi kutuphaneler kadar. ne yapabilirim, nereye gitsem ne yapsam diye dusunurken yardimima yine en yakinimdakiler kostu tabi ki. bir kac gunluk bir planlama ile vize randevusunu alip evraklari toplamaya basladik. sayfalarca kagit vardi dosyamda gorusmeye gittigimde bir tanesini bile cikarip gostermedim. sanirim onceki vizelerimin hep ticari olusu nedeni ile calistigim yer ile ilgili bir belgeye ihtiyac duymadilar. eski uk vizelerimin de buradaki koklu aile baglarimi kanitlamaya yeterli oldugunu dusunuyorum. yaklasik iki dakikalik gayet eglenceli gecen mulakatin ardindan 10 senelik vizemi aldim. ingilizce bilmeyenlerin bankolari gereksiz uzun mesgul ettiklerini balikesir universitesi diye ortaligi cinlatan kizdan, turk gorevlilerin amerikalilara gore turklere daha ters davrandigini ise parmak izimi verirken okudugunu anlamamakta direnen adamdan anladim. bu gune kadar aldigim en kolay vize oldugunu soyleyebilirim. zaten ben tatilin vize derdi olmayanini, cok sevilenlerle yapilanini, icinde bolca alisveris barindiranini severim. yoksa kanalmis, meydanmis, kiliseymis isim olmaz!