Monday, December 29, 2008

ve deniz elde harita yine yollara dusmeye hazirdir..

hayatimin en kisa suren bavul hazirlama evresiydi sanirim. her seyin bu kadar cabuk hallolmasina sevinsem de sacma sapan maillar falan sinirimi bozabiliyor. neyse ki benim en azindan birilerine 'so long suckers' deme luksum var ama onlarin yok iste ha ha!
o degil de canim cigerim ablacigim sayesinde homeless olarak dolanmayacagim berlin'de. avrupa'da usumemek falan guzel olmali, nasil bir duygu acaba? 

bugun oteldeki odamizi degistirdik bir de. 7 euro fark odeyip double room yerine studio tipi daire tutabilmis olmamiz ilginc gercekten. fazladan yerimiz de olustu bu durumda. en kotu ihtimalle necmi, tuna, ben studio dairemizde home party verir resepsiyondakileri falan cagiririz dedim ama ilk hedefim suna gitmek. olmadi uner'in calistigi bara gideriz diye dusunuyorum. 

of daha yarin ise gidecegim carsamba da sabahin korunde ucak. hadi bakalim.

Saturday, December 27, 2008

bir takim ani kararlar..

carsamba sabahi berlin'e gidiyoruz tuna ile. acaba yeni yila almanya'da girmek beni butun yil orada tutabilir mi?

Friday, December 26, 2008

yasimdan basimdan utaniyorum.

bu yasta sabaha karsi bombos ve supersoguk istiklal caddesi'nde pet siseden top ile cift kale mac yapmis olmaktan utaniyorum. 

uzun zamandir bu kadar teenage olmamistim sanirim.

Monday, December 15, 2008

zamani gelince sana..

90 derecelik merdivenleri gorunce yasadigimiz soku, ust kattan gelen sevisme seslerinde erkek figurunun devamli degismesi ile bir genelevde konakliyor olma ihtimalimizi goz onunde bulundurarak butun gece nobet tutusumu, isinmak icin dukkanlara girip surekli alisveris yapmamizi, den hague maceramizi, hollandali rehberin nasil ingilizce ve ispanyolca konustugunu, csi bantlarinin gerisinde olanlari en onden elde kuruyemis turk usulu izleyisimizi, kapanmayan penceremizi kapama yolumuzu, ot icip hulk'a donusen resepsiyonistimizi, sabahin bes bucugunda elde bavul ilerlerken hemsehrilerimden utandigim dakikalari, miguel'i, h&m'deki biyikli teyzenin suratina fuck deyip isyankar davranislar sergiledigim anlari, fransiz cifti, caz sarkicisi zenci taksi soforunu, arthur'u, paris'te yagan sulu kar nedeni ile ayicik olarak gezinmemi, bruksel'de cukulata komasina girmenin esiginden donmeyi, saykoterapist lovely teyze ve sekerli sutyenini, bostancili berecinin beni delirten cumlesini, frederich'i, brugges'de bir ayakkabi ugruna dakikalarca kosmak zorunda kalmamizi, fnac'da dustin o'halloran calisimi, stuttgart treninde bir grup fransiza bagirirken alman teyzenin bana arka cikisini, otelde unutulan telefon uzerine dunyanin en iyi fransizinin seferber olusunu, insan gorunce gulmeye programlanmayi, ayni cumle icerisinde ingilizce, almanca, fransizca ve turkce kelimeler kullanacak kadar insani aptal eden konusmalar yapmak zorunda kalmami, dorma kapimizi, sigara kokan otel odamizi, doner ayrani dunyanin en lezzetli besini ilan ettigimiz dakikalari, cathedral isine girme kararimizi, kisaca isi gucu olmayan california'li amca olarak tanimladigimiz adama sabahin korunde kurbanda danaya girmek kavramini anlatisimi, bugday birasi bardaklarimizi, stadtmitte'yi bulamama ihtimalimize karsilik flughafen sormak icin ucak taklidi yapma denemelerimi, igrenc ucak yolculugumuzu ve bir daha sabiha gokcen'i kullanmayacak olmamiza neden olan olayi anlatacagim. hatta gorsel destegi bile alabilirim gerekirse ama simdi cok yorgunum..

Wednesday, December 3, 2008

az konusalim..

tum insanlarin cenesini tutabildigi bir dunya dusluyorum. cok sey istedigimi sanmiyorum.

Monday, December 1, 2008

cokcok

Bir hafta sonu kesfi olarak raflardaki yerini aldi cokcok. Acildigindan beri zaten onunden her gectigimde 'Burasi guzel bir yere benziyor.' diye dusunup sorusturmustum sagda solda. Iceri girer girmez maruz kalinan sarimsak kokusu nedeni ile ne yalan soyleyeyim yer olmasa cok uzulmeyecegim bir durumda birakti beni. Neyse ki beklemek uzere ciktigimiz ust kat o kadar da havasiz degildi. Yalniz biz yukarda beklerken, kalkmak uzere olan bir masa da icerdeki isinin fazlaligindan sikayet ediyordu garsona. Her neyse minderimsi seylerden olusan koseye gecip Mesrutiyet Caddesi'ni izlemek iyiydi, hostu. Masamiz hazirlandiginda asagiya inince yeniden bir sarimsak kokusu dalgasi geldi uzerimize. Bir koku ve mekan benzetmesi yapmak gerekirse bu acidan vapiano ile kapisabilirler. Neyse canim seveni vardir belki simdi sarimsak kokusunun, laf etmeyelim : ) Ust katta masayi beklerken yemek oncesi bir seyler icmeye karar vermistik ama asagi inene kadar gelen giden olmadigindan siparisi masada verdik. Zaten genel olarak bir yavaslik soz konusu idi serviste, ozellikle en son ceketlerimizi getirme kisminda da zirve yapti.

Yemeklere gelince.. Simdi buraya yazmak uzere yemegimin tam adini websitelerinden ararken siparisimin yanlis geldigini fark ettim. Bu durumda neden sogansiz sarimsaksiz seceneklerden birini istememe ragmen, geldikten sonra icinden tek tek soganlari ayikladigim ve sarimsak yedigim icin mide bulantisi cektigim de aciklanmis oluyor. Jumbo karidesli mungbean noodle yemis oldum niyetim kizarmis olanindan yemekti ama. Daha once hakkinda porsiyonlari kucuk yorumu duymus olmama ragmen bana gore gayet normaldi. Hatta fiyatlarini da uygun buldugumu soyleyebilirim Taksim'in tek Thai restorani oldugunu dusunursek. Epey yagliydi yemekler uzerimize sicratarak yedik ama lezzetli idi.

Acinin derecesini belirlemek icin minik kirmizi biberlerden lejantlar koymuslar menuye. Biberin kirmizisinin tonu arttikca daha aci, azaldikca daha az aci seklinde. Bana o kadar da aci gelmedi yemekler btw.

Icecek olarak bir suru sarap secenegini bana bu konuda eslik edebilecek kimse olmadigi icin elemek zorunda kaldim. Oysa ki 'Issiz Adam'dan cikmis olmamin etkisi ile canim cok kirmizi sarap icmek istemisti. Onun yerine bu aralar hep oldugu gibi icecekte tercihim Dark oldu, geceye de o sekilde devam ettim zaten.

Sonucta, sonunda zamaninda deri bileklikler, siyah sepultura t-shirtleri ile gezmis metalci genclerin 'Lombelico Del Mondo' esliginde dans etmesine vesile olan bir gecenin baslangici oldugu icin guzel bir tercihti diyebilirim.